Dönemler IV – Planlı ekonomi (1960-1980)
Türkiye ekonomisinde geçiş dönemleri öncesinde ciddi durgunluk, sonrasında çoğunlukla yüksek büyüme ve yeniden durgunluk oluyor. Bu açıdan yeni dönemin köklerini, daralmaya çare olarak hazırlanan 1958 İstikrar Programı’nda aramak gerekir. IMF, Dünya Bankası ve OECD uzmanlarının önerileriyle hazırlanan 1958 İstikrar Programı'nda ekonominin içinde bulunduğu darboğazdan çıkış için devalüasyon önerilmekteydi. Enflasyonu kontrol altına almak için parasal genişlemeyi durdurmak ve bütçede denklik esası gözetmek de bu program kapsamında öneriliyordu. 1946’daki ilk büyük devalüasyondan birkaç yıl sonra hükümet değiştiği gibi, 1958 devalüasyonundan sonra da hükümet 27 Mayıs Darbesi ile değişmiştir. Milli Birlik Komitesi ilk olarak yeni anayasayı yürürlüğe koyuyor. Komite yönetiminden sonra ilk genel seçimde CHP/İnönü iktidar oluyor. Yeni hükümet ekonomi politikasını Demokrat Parti’nin 1954’teki manevrasının istikametinde yürütüyor. Yani liberal ekonomiden 1954’teki ithal ikameci korumacı politikalara dönüş, 60 sonrasında da devam ediyor. Önceki döneme göre en belirgin fark ise bu dönemde ekonomi politikaları tam anlamıyla “planlı” şekilde yürütülmesi. Ki 50’lerde hükümet sanayi ve kalkınma planlarını ortadan kaldırmış, en büyük eleştiriyi plansızlıktan almıştı. Bu bakımdan 60’lar, 30’lara daha çok benziyor.
Planlı ekonomi, plan yapan kurumlara ihtiyaç duyar. Bunun için 1960’ta gelecekte birçok devlet adamı yetiştirmiş olan Devlet Planlama Teşkilatı kuruluyor. 1963’ten 1983’e kadar sırayla Beş Yıllık Kalkınma Planları devreye alınıyor. Bu Planlar kamu kesimi için emredici iken özel sektör için yol gösterici nitelikte. Ortak özellikleri sanayileşme hedefi, ithal ikamecilik ve dış kaynaklara bağımlılığı azaltmak. Sermaye gereksinimleri büyük ölçüde Merkez Bankası’nın parasal genişlemesi ve borçlanma şeklinde karşılanıyor. Dış kaynak ihtiyaçlarında ise esas ilişki daha önce ABD ile kurulmuşken, bu dönemde Avrupa Birliği ile yürütülüyor. (AB'ye, o zamanki ismiyle Avrupa Ekonomik Topluluğu'na 1959’da başvuruyoruz, 1963’te Ankara Anlaşması ile ilişkilerimizin temeli atılıyor.) Yine yurt dışı krediler, dış yardımlar ve yatırım şeklinde kaynak geliyor. Dış kaynakta bu dönem Avrupa’ya giden işçilerin gönderdikleri dövizlerin de hatırı sayılır payı var. İşçi göçleri gibi kırsaldan kentlere göç de Türkiye’de yeni bir sosyo-ekonomik düzen oluşturuyor. Özgür dünya ile komünizmin rekabetinin artması, hızlı kentleşme ile birleşince sosyal gruplar arasındaki sınırlar belirginleşiyor. Sağ-sol ayrımı derinleşiyor. Bu vesileyle siyasal hayat çeşitleniyor. Dönemin siyasal hayatı, özellikle 50’lerde güçlenen ticari sermayenin bürokrasi kadrolarıyla olan çekişmesi üzerine şekilleniyor. Bu çekişme zaten siyasette "çevreyi" temsil eden partilerle "merkezi" temsil eden partilerdeki gruplaşmalarda kendini gösteriyor. Merkezin temel temsilcisi CHP iken buna karşı çevrenin oyunu arayan partiler de 60’larda ve 70’lerde çeşitleniyor. 1958’de MHP’nin öncülü Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, 1961’de Adalet Partisi ve Türkiye İşçi Partisi, 1969’da Milliyetçi Hareket Partisi, bugün Ak Parti kadrolarının siyasi köklerini oluşturan Milli Nizam Partisi (1970) ve ardılı Milli Selamet Partisi (1972) kuruluyor. Tüm bu partilerin siyasal hayata katılımının arkasında toplumun değişik katmanlarının temsil edilmesi var. İnönü iktidarı ile başlayan dönem, Süleyman Demirel’le devam etmiş, 1971 muhtırası ile geçiş hükümeti kurulmuştur.
Muhtıranın, 10 Ağustos İstikrar Kararlarından (1970) hemen sonra gerçekleştirildiğini belirtelim. Kararlar çerçevesinde IMF tavsiyesiyle yine devalüasyon yapılıyor. 1 Dolar 9 TL’den 15 TL’ye çıkarılıyor. Siyasette de ciddi istikrarsızlıklar görülüyor. 1971 Muhtırası sonrası 1980’e kadar 9 senede 11 hükümet kuruluyor. Dışarıda da sorun var. O dönem 1974 Petrol Krizi ile petrol fiyatlarındaki artış petrol ithalatçısı ekonomimizi alt üst etmişti. Sanayileşme için gerekli girdi olan enerji fiyatlarındaki artış büyük bir dalga yaratıp ekonomiyi boğmuştu. Aynı zamanda Kıbrıs Barış Harekatı (1974) sebebiyle ABD’nin ambargo uyguladığı dönem bu dönem. Kalkınma Planlarındaki sapmaların sebeplerinden biri de bu. Dönemin sonuna doğru bu sapmaların acı sonuçları ortaya çıkıyor. 12 Eylül Darbesine giden süreçte sürekli değişen Hükümetlerin yanında ekonominin en önemli sorunu, %60’lara varan yüksek enflasyon, yüksek dış ticaret açıkları, yüksek kur, sürekli büyüyerek biriken dış borçlar ve kaynak bulmaktaki (sürdürülebilirlikteki) zorluklar oluyor. Doğal olarak bu dönem Cumhuriyetin daha önce karşılaştığı ekonomik bunalımlardan daha büyüğü ile karşılaşıyoruz. Çare olarak, 12 Eylül 1980 Darbesi’nden aylar önce 24 Ocak 1980’de “yeni bir istikrar programı” devreye alınıyor. 24 Ocak Kararları olarak bilinen ekonomik önlemler kapsamında yine “dönemler bitirip dönemler başlatan” devalüasyon oluyor. Kararlar kapsamında ekonomide planlama sona eriyor, yeni bir liberalleşme hareketi başlıyor.
Serinin Yazıları
Dönemler IV – Planlı ekonomi (1960-1980)
Dönemler VIII – Sonuç: Zihinsel dönüşüm
Dönemler IX – Sonuç: Siyasi dönüşüm
Dönemler X – Sonuç: Ekonomik dönüşüm
Yararlanılan Kaynaklar
Erinç Yeldan (2016) “Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi” İletişim Yayınları
Yakup Kepenek, Nurhan Yentürk (2010) “Türkiye Ekonomisi” Remzi Kitabevi
Korkut Boratav (2019) “Türkiye İktisat Tarihi 1908-1915” İmge Kitabevi
Yalın Alpay, Emre Alkin (2019) “Olaylarla Türkiye Ekonomisi” Hümanist Yayınları