Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ve dış finansman ihtiyacı
Türkiye ekonomisi 2001 yılında derin bir bankacılık krizi yaşadı. Bu krizde verimsiz kamu harcamaları ve zayıf bankacılık sistemi öncelikle çözülmesi gereken sorunlar olarak öne çıktı. Ekonominin içinde bulunduğu bu durumdan çıkış yolu olarak tasarlanan programın adı ise “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı (GEGP)” oldu. Şubat 2001 krizi sonrası dalgalanmaya bırakılan yeni kur rejimi sebebiyle ortaya çıkan güven bunalımını ve istikrarsızlığı ortadan kaldırmayı amaçlayan Program Nisan 2001’de uygulamaya alındı. Kamu yönetiminin ve ekonominin yeniden yapılandırılmasına yönelik altyapı kurulmasını hedefleyen Program özü itibarıyla kapsamlı bir yapısal reform paketiydi ve IMF tarafından destekleniyordu.
Program kapsamındaki yapısal düzenlemeler dört ana başlık altında değerlendirildi. Bunlar “mali sektörün yeniden yapılandırılması”, “devlette şeffaflığın artırılması ve kamu finansmanının güçlendirilmesi”, “ekonomide rekabetin ve etkinliğin artırılması” ve “sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi” olarak belirlendi. Her bir başlık için yasal düzenlemeler hayata geçirildi. Bunlarla beraber reel ekonomiye destek çerçevesinde ihracatın ve uluslararası sermaye yatırımlarının artırılmasına yönelik önlemler alınmıştır. Makroekonomik hedefler çerçevesinde faizin, kurun, enflasyonun düşürülmesi için politikalar belirlenmiştir. Kamu borç stokundaki artışın durdurulması için faiz dışı harcamalarda azami tasarrufun (faiz dışı bütçe fazlası) ve mali disiplinin sağlanmasına önem verilmiştir. Bütçe disiplininin sağlanması için harcamaları azaltan, gelirleri artıran önlemler alınmıştır. Tüm bu yasal ve yapısal düzenlemeler için ihtiyaç duyulan “kesin ve sürekli siyasi taahhüdü” ise 2002 yılında tek başına iktidara gelen Ak Parti karşıladı.
2001 krizi yapısal önlem almak için aslında fırsat doğurmuş oldu. Ak Parti’nin GEGP’ye olan sadakati ve uygulama becerisi ile 2002 sonrası pozitif büyüme oranları yakalanmıştır. Enflasyon ve işsizlik tek haneli rakamlara düşmüş, bütçe açığı yüzde 10’lardan yüzde 2’lere gerilemiştir. Dış dünya ile olan ilişkilerin gelişmesiyle ihracat, yabancı sermaye girişi ve doğrudan yatırımlar artmıştır. IMF destekli GEGP büyük fedakarlıklar sonucu ekonomiyi düzlüğe çıkarsa da Türkiye’yi dış finansmana mecburiyetten kurtaramamıştır. (Böyle bir iddiası olduğu da söylenemez.) Bugün içinde bulunduğumuz koşulların gösterdiği gibi dış finansmana olan mecburiyet devam ettiği sürece "güçlü ekonomi" bir hayaldir. Dış finansmana erişim için şartlara bağlandığımız sürece de "güçlü politika" hayal olur.